21 Nisan 2010 Çarşamba

bindokuzyüzyetmişbeş-seksen

yılları arasında, Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğrencileri olarak yaşantımız, günümüz gençlerinin sinemalarda izlerken dahi ağladığı, zorlu koşullarda geçti. Yetmez gibi, üniversimiz bir şantiye alanıydı. Soğukla, çamurla uğraşıyorduk. Fotoğraftaki gibi prefabrik yemekhaneden çıkınca ahşap köprüden geçiliyordu; gülüyor olduğumuza bakılmasın, az sonra kötü bir kavga çıkacak... Ancak tüm bu zorluklara rağmen ziraat mühendisliği mesleğini severek ve öğrenerek hayata atıldık. Mithat Özhan, Osman Tekinel, Nurettin Kaşka, Ercan Tezer gibi değerli hocalarımız vardı. Acı çekmiş öğrenciler olarak daha olgun, kurulan bir üniversitenin öğrencileri olarak ta yapıcı ve yaratıcı yetiştiğimizi düşünüyorum.
Şen ola düğün, şen ola
Davullar güm, güm vurula
Avluda halaylar kurula,
Bir o yana, bir bu yana
Şen ola düğün, şen ola
Otuz yılın ardından arkadaşlarımla ilk kez ve düğün coşkusu içinde kapüste bir akşam yemeğinde buluşacağız. Etkinliğimizi Adana Karşıyaka Lisesi öğrencisi iken, resim öğretmenim Fevzi Kaya'nın resim dersinde yaptığım köy düğünü resmi ile duyuruyorum.
Bu resimle öğretmenim beni Matisse ile karşılaştırmıştı, o anın gururuna Matisse'i bilememenin utangaçlığı karışmıştı. Yıllar sonra Gazi Üniversitesinde Hasan Akın hocamın "Matisse'i bilir misiniz?" sorusuna "Evet!" diye bağırışım o zaman ki "Hayır"ın ezikliğindendir.
Sevgili arkadaşlarım, hepinizi çok özledim.

1 yorum:

  1. çok tatlısın güzel annem :)
    ve hasan peşmen de vardı dimi?
    F

    YanıtlaSil