30 Nisan 2010 Cuma

BİZ gerçeği

Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi bindokuzyüzseksen yılı mezunları otuz yıl sonra çocuklar gibi şendik!


Aman nazar değmesin!

21 Nisan 2010 Çarşamba

bindokuzyüzyetmişbeş-seksen

yılları arasında, Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğrencileri olarak yaşantımız, günümüz gençlerinin sinemalarda izlerken dahi ağladığı, zorlu koşullarda geçti. Yetmez gibi, üniversimiz bir şantiye alanıydı. Soğukla, çamurla uğraşıyorduk. Fotoğraftaki gibi prefabrik yemekhaneden çıkınca ahşap köprüden geçiliyordu; gülüyor olduğumuza bakılmasın, az sonra kötü bir kavga çıkacak... Ancak tüm bu zorluklara rağmen ziraat mühendisliği mesleğini severek ve öğrenerek hayata atıldık. Mithat Özhan, Osman Tekinel, Nurettin Kaşka, Ercan Tezer gibi değerli hocalarımız vardı. Acı çekmiş öğrenciler olarak daha olgun, kurulan bir üniversitenin öğrencileri olarak ta yapıcı ve yaratıcı yetiştiğimizi düşünüyorum.
Şen ola düğün, şen ola
Davullar güm, güm vurula
Avluda halaylar kurula,
Bir o yana, bir bu yana
Şen ola düğün, şen ola
Otuz yılın ardından arkadaşlarımla ilk kez ve düğün coşkusu içinde kapüste bir akşam yemeğinde buluşacağız. Etkinliğimizi Adana Karşıyaka Lisesi öğrencisi iken, resim öğretmenim Fevzi Kaya'nın resim dersinde yaptığım köy düğünü resmi ile duyuruyorum.
Bu resimle öğretmenim beni Matisse ile karşılaştırmıştı, o anın gururuna Matisse'i bilememenin utangaçlığı karışmıştı. Yıllar sonra Gazi Üniversitesinde Hasan Akın hocamın "Matisse'i bilir misiniz?" sorusuna "Evet!" diye bağırışım o zaman ki "Hayır"ın ezikliğindendir.
Sevgili arkadaşlarım, hepinizi çok özledim.

17 Nisan 2010 Cumartesi

el elin aynasıdır


Meraklı komşu Mahsune Teyze! (Berna Konur) ve ben




Yapımcı Saba Senem Turgut ve ben



İlk kez "el elin aynasıdır" diyen insanların ataları Çatalhöyük buluntularının obsidiyen aynası gibi parlak yüzeylerde kendi yansımalarını farketmişler, bundan daha da önce, bebekliklerinde ilk ellerini keşfetmişler, ellerin karşılıklı iken ayna yansıması gibi heyecen veren duruşlarını da. Bu farkındalıkların üzerine kendimizi tanımanın en önemli dersini çıkarmışlar, yani atasözünün söylediğini.
Kendimi en iyi tanımanın yolunun beni ellerin söylemesinden geçtiğini biliyorum. En sağlıklı sonuçta ulaştığım kişi sayısının çokluğu ile doğru orantılı. Anadolu Medeniyetleri Müzesi sergisi gibi, TRT Ankara Radyosunun Kıyıdan Köşeden Programına konuk olup Mahsune Teyze ile söyleşmek de çok sayıda kişiye ulaşmama yaradı. Gelişmeme büyük katkı sağladı.
Canlı yayın heyecanımı yenebilmem için program yapımcısı arkadaşım beni öyle yüreklendirdi ki, sonunda onlarla bu kardeş yakınlığı fotoğrafları dahi çektirdim. Onlar benim yeni dostlarım.

15 Nisan 2010 Perşembe

beni benden iyi bilenler

Çukurova Üniversitesinde arkadaşlarım benim için otuz yıl önce şu dörtlüğü yazmışlardı:

Onun tamtamları vardı, tam tam dedikçe korkardı
Karikatürleri vardı, onlarla oynardı
Hoş sözleri, güzel esprileri vardı
Mürüvvet, derslerinden söz etmeye hiç gerek kalmadı.

Tam tam sesleri kulaklarımdan eksik olmadı, belki içimdeki bir yabancılaşma belki bilemediğim başka güdüler....yıllar öncesinden ders notlarımın kıyısındaki bu karalamaya, atölyemde yedi yıl önce yaptığım yağlıboyayı ekliyorum.

Yirmidört nisan ikibinon, onlarla otuz yıl aradan sonra ilk kez buluşacak olmanın heyecanı içindeyim. Tam tam tam tatam:)

11 Nisan 2010 Pazar

kül, gül kurusu, kemik

Ak, sarı, kızıl,...........kara. Kabaca isim vermişiz. Renkler sonsuzdur!

7 Nisan 2010 Çarşamba

boncuklarım müzede

Bu gün tam sekizinci gün. Cam boncuklarım otuz gün ve gece ana tanrıçaların kucağında kutsanıyorlar.

2 Nisan 2010 Cuma

şaka gibi gün

Dünya Kanserle Savaş Haftasının ilk günü 1 nisanı böyle bir etkinlikle geçirmek gerçek bir şaka oldu! Yaşamım boyunca destek olan her dosta sonsuz teşekkürler. Onlar olmasa idi, ne yaşamım olurdu ne de yaptığım ürünler.

1 Nisan 2010 Perşembe